51
Sevgili ağabeyim, sırdaşım, can yoldaşım,
hayatta da birçok şeyi öğrettiğin gibi, giderken de öğrettin de gittin. Meğer
ben bunca sene kimseyi özlememişim, sadece özlediğimi zannetmişim.
Özlemenin ne demek olduğunu sen bizlerden gidince anladım.
Anasını kaybedene ne denir, babasını, eşini kaybedene ne denir, hepsinin
bir adı konmuş. Peki ya abisini yitirine ne denir abi? Ya evladını yitirene?
O acının tarifi olmadığı için mi onun adını koymamışlar ki? Bunları bu-
raya yazmak yerine, söküp yüreğimi yerinden koysam kağıda, bayrağı-
mıza verdiğiniz renk gibi kırmızı kırmızı kendisi yazsa hissettiklerimi de
kalemi bile tutmaya mecali olmayan ele yüklemesem bu acıyı. Tüketsem
buzulları, söndürür mü ki yürekteki bu sancıyı?
Semi‘na ve ata‘na dedik. İşittik ve itaat ettik. Hüküm Allah‘ın ise, bize düşen
sadece ve sadece itaat etmektir dedik ve ettik... Elhamdülillah.
Ne şehadet haberini aldığımızda, ne sonra Ramazan ayından beri görme-
diğim o güzel yüzünü ve gülümseyişini yine görüp seni doya doya
öptüğümde, ne de senin o emanetini sahibine teslim ederken asi olmadık.
Sadece kalp hüzünlendi, göz yaşardı... Ama isyan mı? Asla!
Ne çok sevenlerin varmış abim. Tanıdığımız tanımadığımız o kadar insan
aradı ki. Şehit olmak demek ki böyle birşeydi. Kulların bu kadar sevdiği,
saydığı bir kişiyi, acaba Allah (c.c.) ne kadar seviyordu? Tarifi nâmümkün.
Biliyor musun, 16 Temmuz‘da haberi aldığımız vakit saat 12:52‘de artık
durdu vakit, durdu akrep, durdu yelkovan. Ne saatler, ne günler, ne hayat
sensiz geçmiyor be garındaşım! Sizler ne güzel, kendi Fatihalarınızı okuyup
koşa koşa gittiniz tankların, bombaların önüne. Onların belki imkânları
vardı, ama sizlerde iman vardı iman. Sizler yanmadan bu yollar aydınlan-
mayacakmıştı. Her zaferin bir bedeli olduğu gibi, o geceki bedellerimiz
sen, Ömer Halisdemir ve 250‘ye yakın nice vatan sevdalılarıydı. Bizleri
sadece şefaatinizle yetindirmesin; sizlere bu güzel lütufda bulunan ikram
sahibi, artık hangi güzel amelleri işlediyseniz, bizlere de o güzel amelleri
işleyip aynısıyla mükaafatlandırsın.
Ama o zamana kadar bu özlem, bu hasret dinmeyecek. O bir yanımızdaki
boşluk dolmayacak artık uğruna serden geçtiğim...
Biliyor musun şehidim, basacağınız yerleri bildiğim için bir anamın, bir de
seni yıkarken senin ayaklarının altını öptüm. Duruyor duruyor, keşke
mahya
güncel
„Meğer ben bunca sene