16
onun için hayır olur.“
Hayatın bir imtihan olduğuna inanan müslü-
manların yaşadığı süreçte imtihan aşamaların-
da başarılı ya da başarısız olmaları, inandıkları
değerler sistemine bağlılıkları ile alakalı bir
olaydır. Allah Kitab‘ında imtihanın temel ku-
rallarını belirlemiş, inananların bunlara uyma-
sını tavsiye etmiştir. Kur‘an-ı Kerim inananların
mutlaka sınanacaklarını, sınandıktan sonra or-
taya çıkan sonuca göre konumlarının belirle-
neceğini belirtir. Her sınamada kazanmak ve
kaybetmek gibi iki sonuç vardır. Kur‘an-ı Kerim
dünyadaki kazanç ve kaybın asıl olmadığını,
asıl olanın ahiret yurdundaki kazancın olduğu-
nu belirtir. Bununla birlikte dinimiz dünyadan
el etek çekmeyi uygun görmemiş, müslüman-
ların ahiret için çalışırken dünyadaki nasibini
de unutmamasını emretmektedir
(Kasas 77)
.
Müslüman dünya ve ahiret dengesini kurabi-
len kişi olabilmelidir.
Kişinin dünya hayatındaki imtihanlar için
çaba harcadığı gibi ahiretteki asıl imtihan
için de çaba harcamalıdır.
Şayet kişi, şu geçi-
ci dünya hayatını nefsin bitmez tükenmez
gayri meşru istekleri peşinde koşarak, şeytana
ve onun arkadaşlarına boyun eğerek geçirir
ise, ahiret hayatında çeşit çeşit sıkıntılara, çe-
şit çeşit azaplara düçar olur, hüsrana uğrayan-
lardan olur.
İnsanlar hayatın bir imtihan olduğunun
farkında olarak mı hayatlarını sürdürmek-
tedirler, yoksa hiç imtihan olmayacaklar-
mış gibi mi hayatlarını sürdürmektedirler?
İnsanlar hem bela ve musibetlerle, hem de
mal ve zenginlikle imtihan edilmektedir. İşte
hakiki kulluk bu imtihanlarda muvaffak olmak-
tan geçmektedir. Bela ve musibetlerinde birer
imtihan olduğunu bilerek büyük bir sabır ve
tahammül göstermek, her şey Rabbimizin tak-
diri ile oluyor diyerek razı olmak, isyan etme-
mek, nimetlerle imtihan olduğu zaman da şı-
marmadan, küfranı nimet yapmadan, imkan-
ları masiyete vesile kılmadan, Allah-û Teâlâ‘nın
lütfettiği nimetleri Allah yolunda harcamak te-
mel hedef olmalıdır. Allah insanların imtihan
olunmadan kolayca bırakılmayacağını, önceki
ümmetlerin de imtihan edildiğini beyan et-
mektedir
(Ankebut/1-5).
Hz. Adem (a.s.)‘dan
zamanımıza kadar, başta Peygamberler olmak
üzere, sadık, salih, muttaki insanlar çeşit çeşit
bela ve musibetlere düçar olmuşlardır.
Dünya hayatı geçici, Ahiret hayatı kalıcıdır.
Belli bölümlerden oluşan insanoğlunun hayat
yolculuğu ilk durak olan dünya yaşantısının
Allah-û Teâlâ‘nın istediği şekilde bir kulluk ya-
parak geçirirse, ahiret aleminde nice nimetle-
re, nice mutluluklara ulaşır. Çünkü Kur‘an-ı
Kerim iman edenlerin mutlaka ama mutlaka
sınanacağını belirtir. Bundan kaçış yoktur. Bu
hakikat karşısında bizim yapacağımız imtiha-
nı kazanma gayretidir. Zaten önemli olan da
sınanma ile karşılaşınca insanların ortaya koya-
cağı tavırdır. Herkes kendi seçiminden sorum-
ludur. Her insanın ebedi hayatı, kendi amelle-
riyle şekillenir
(Necm, 39)
.
Hayatın bir imtihandan ibaret olduğunu bile-
rek hayatını yönlendirenlerden oluşan top-
lumlar huzurlu ve mutlu toplumlar olur.
Sonuç olarak Müslümanlar dünya hayatının
bir imtihandan ibaret olduğu bilincine varıp
hayatlarını ona göre düzenlemelidir. Çünkü
şu uzun gibi görünen altmış yetmiş yıllık ha-
yat, ahiret hayatının yanında bir gün ya da bir
günün yarısı gibidir.
(Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Mustafa KAH-
RAMAN‘ın vaaz projesinden faydalanılmıştır.)
„MÜ‘MİNİN DURUMU HAYRA
VE GIPTAYA DEĞER...“